Name :   E-mail :
Message :
entar codez:


[ << | < | 650 | 651 | 652 | 653 | 654 | 655 | 656 | 657 | 658 | 659 | 660 | 661 | 662 | 663 | 664 | 665 | 666 | 667 | 668 | 669 | 670 | > | >> ]

    22nd April 2005 - 06:52:44 PM    
13229 :
ok Diamond, meet me in the third stall in the west Hollywood Denny's - tap twice on the door and we'll continue where we left off last week - my anus is leaking just thinking about you


    22nd April 2005 - 08:48:33 PM    
13230 : NIGGER PATROL
Mr Dustin Diamond I believe you to be a negro of the highest order. You will have gay sex with me and my nigger-loving buddies. I hope you haven't eaten because I gotta whole lotta cum for you, you cum-spelunking, jizz chewing sperm swallower.

NIGGER PATROL, OUT!!!!!!!!!!


    22nd April 2005 - 11:06:42 PM    
13231 : suck ma dick
i want you to spit on my shit covered dick then lick it all off then ill feed it to your gay donkies daddy that will shit in ur mommys face and then she'll get fucked by ur daddy and ull get fucked by him and ur fucking donkey will die b cuz no 1 can fuck him


    22nd April 2005 - 11:16:15 PM    
13232 : Mystery Loves some Vomit
search.php?qq=anal">anal


    23rd April 2005 - 01:18:33 AM    
13233 : UK PHONE SEX
UK phone sex I love nothing better than to talk dirty to you!
http://www.phone-sex-uk-phonesex.co.uk/


    23rd April 2005 - 01:26:53 AM    
13234 : Amateur Hardcore UK Phone Sex
UK phone sex I love nothing better than to talk dirty to you!
http://www.phone-sex-uk-phonesex.co.uk/


    23rd April 2005 - 05:17:43 AM    
13235 : penis enlargement pills
http://www.penis-enlargement-methods.net
Our penis enlargement methods people has conducted extensive research of a number of different penis enlargement techniques, penis enlargement pills and natural penis enlargement programs. Our goal is to find sensible and sustainable ways for enlarge your penis based on a long-term basis.
webmaster@penis-enlargement-methods.net
penis enlargement pills


    23rd April 2005 - 06:58:43 AM    
13236 : Rico Faggo
Anyone here into breast feeding older guys?


    23rd April 2005 - 10:17:48 AM    
13237 : Richard Dean Anderson
Hi Dustin! It's me, TV's Richard Dean Anderson. I've used my baddasss MacGyver skeelz to build a robotic version of you! I made Robo-Dustin very realistic - I gave him a dumb afro wig, a huge conk, some zubaz, and a very small penis. Robo-Dustin acts as my personal sex slave! He's always a hit when I take him out on the dumpster/queer club circuits, and I made his asshole tighter than an 8-yr old Catholic boy.

I think it would be uber-hot to watch you having sex with Robo-Dustin! Whaddaya say??


    24th April 2005 - 05:19:44 AM    
13238 : SISAN

As a Turkish travel agency and tour operator helps you travel to Turkey providing cultural, religious, special package tours for groups and individuals,
VIP services, online reservations, accommodation, travel programmes in Turkey and Greece

Turkey Hotels
Anzac Day Tours
Ephesus Guide
Ephesus Tours
Information about Ephesus
Kusadasi Travel
Marmaris Hotels
Turkey Tours
Kusadasi Properties
Ephesus and Kusadasi Taxi service


    24th April 2005 - 07:58:52 AM    
13239 : Not today
Not today...everyone here is a loser


    24th April 2005 - 10:09:05 AM    
13240 : PROLETARIANS\' committee of MAY DAY for INTIFADA W
1st MAY - PROLETARIANS' committee of MAY DAY for INTIFADA WORLDWIDE

http://www.holywar.org/CART151.gif


Best Posters of the 1 MAY:

"Arrest, annihilate all the traditionally Zioni-Fascist Jews,/

down with Sharon-Bush-Tory bLiar piggies/

and their coaliZional infectious assassin doggies!"


....Communist greetings to all comrades on this glorious May Day! Greetings to our Palestinian brothers and sisters in struggle against imperialist oppression. On this May Day we must recommit to the struggle for socialism and the liberation of all the oppressed peoples of this earth. We must renew our fight against the judaized barbaity that has recently manifested itself in Iraq and continues in the Third World. Just because there is no more Soviet Union does not mean we give up. We must remember the hammer of Socialism strikes against imperialism continually... The hammer strikes the surface and then pulls back for an even mightier blow at imperialism and our class enemies. Remember, your labour-power is yours!..


Best Forums:

Socialists against Imperialist Occupation and Massacre:

http://www.socialistworker.org/2002-1/402/402_08_SharonIsTerrorist.shtml


The truth is Anti-Semitic:

http://uk.indymedia.org:8081/front.php3?article_id=63011&group=webcast


Antifa Hamm-Germania:

http://www.forumromanum.de/member/forum/forum-user_43201-std_show-2-1089601655--.html

http://www.forumromanum.de/member/forum/forum.cgi?USER=user_76800


Antifada Worldwide against Zionist Imperialism:

http://www.bepc.government.bg/_disc/0000005d.htm

http://lists.antiracismnet.org/mailman/listinfo/antifanet-int


Witnesses are talking out on performed barbarity for instance the banned news that couldn't become NEWS and CNN&ABC&BBC&etc&BONNIERS&MURDOCH brainwashing instruments avoid publishing such true massacres:


Multi-provocative criminal recruitments of Imperialism:

http://www.factnet.org/discus/messages/5/3724.html?1103202036


http://www.mdonline.net/messageboards/mdanticrime/messages/340.html


http://xian.he.net/~ofmusic/forum/orchestra/messages/5.html


http://www.shariati.com/messages/6615.html

http://www.onehitwondercentral.com/forum/thread.cfm?threadid=3725&messages=8&RequestTimeout=5000


http://www.elettrosmog.com/orrore/


http://hnn.us/comments/28205.html


...and much more can prepare all above subjects, related MAY DAY, most famous honor day of Working Class...


|\/\/\/\/|

| |

| |

| (o) (o)

C -)

|,___|

| /

/___\

/ \


- ...It`s true, like Bert remembres; actually you shouldn`t forget; this is judaized Imperialist system and therefore 2 + 2 = 5 for extremely large manipulations industry of ZOGang&Weapon Market&collaborated profiteers etc. all the Zionist lobbies

- Well, MAY DAY is a kind answer of Working Class!

- Welcome, Comrados!..

- Greetings!..

- Venceremos!..

PROLETARIANS' committee of MAY DAY for INTIFADA WORLDWIDE&Laponian Solidarity&Anti-Imperialist Alliance for Freedom&Humanitarian Action Groups...


http://www.rense.com/1.imagesD/sdb.gif


Antifada@yahoo.uk



    24th April 2005 - 10:15:12 AM    
13241 : Anti-Barbarity
Religious barbarity... Fanatic Zioni-Barbarity and similarly cynical idioty examples...

**

Turkish language version

**

Chapter -I-

Siyon türemesi OTTO örneklemesi...


**

Otto'dan cami düşmanlığı. ..

Müslüman nüfusun en çok bulunduğu ülkelerin başında gelen Almanya'da Müslümanlara karşı estirilen terör ve baskı politikası sürüyor.
Vakit'in yayınını keyfi olarak durduran Federal İçişleri Bakanı Otto Schily'nin başında bulunduğu hükümet, şimdi de Müslümanların camilerine karşı savaş açtı.
Almanya'da inşaa edilmek istenen bazı camiilere sudan sebepler gösterilerek, idari redlerle izin verilmemesi bu ülkedeki Müslümanlar arasında büyük rahatsızlığa yol açtı.
ALMAN GAZETESİ DE
YASAKLAMAYI DOĞRULADI
Alman Berliner Morgen Post gazetesinde yayınlanan 'Berlin göklerinde yeni minare' adlı raporda, başkent Berlin'de, İslâmi kurumlara ait birçok caminin inşaasının durdurulduğuna yer verdi.
Berlin'de 2004 yılının Aralık ayından beri kurulu İslâm Hayır İşleri Birliği hakkında yerel bir mahkeme, inşaa işlerinin komşuların mülklerine zarar vermediği kararını verdi. Diğer kurumların da uzun vakit alan camii inşaalarını daha kısa sürede tamamlayabilmeleri için böyle bir karara ihtiyaçları var.
MİNARESİZ CAMİYE İZİN VAR
Diğer taraftan İslâm Birliği, Mulan Camii'nin imarının tamamlanması için izin istedi. Ancak, şehirde bina yapımları işlerinden sorumlu Farans Şultis Meclisi, minaresiz olmak kaydıyla bu talebi kabul etti. Sebep olarak da çevrede aşırı derecede bina bulunuyor olması gösterildi. Almanya'daki Ehli Elbeyt Cemaati de, Binalar Komisyonu tarafından ruhsat verilmemesine herhangi bir sebep gösterilmeyen camii yapımı için izin verilmesini talep ediyor.
SİTİLİK CAMİİ 1998'DEN
BERİ BEKLETİLİYOR
Berliner Morgen Post gazetesi, Almanya'nın en güzel camiilerinden biri olan ve yapımına 1998 yılında başlanan Sitilik Camii'nin hâlâ imarının tamamlanamadığına işaret etti. Almanya'da 3 milyon 200 bin Müslüman bulunuyor. Başkent Berlin'de ise 200 bin. Buna karşılık başkentte, sadece 100 camii var. Bunlardan sadece 3 tanesi kubbesi ve minaresi ile gerçek camii şeklinde. Geri kalanları ise genelde namazlık, mescid gibi terimlerle tarif edilen, apartmanların giriş katlarına kurulan, minaresi, kubbesi olmayan yapılar.
ALMANYA'DA TOPLAM
2400 CAMİ VAR
Almanya'nın genelinde ise toplam 2400 camii var. Bunların da ancak 147 tanesi minare ve kubbeye sahip. Bu camiilerin büyük çoğunluğu da Almanya'da yaşayan Türk-Müslüman kurumların yapıtı. Berlin'in kuzeyinde bulunan Duisburg Eyaleti'nde inşaa edilen, Almanya'nın en büyük camii olması hedeflenen, 3000 kişi kapasiteli camiinin inşaasının da 2007 yılında tamamlanması tasarlanıyor.

Bakan Otto Schily'ye büyük tepki var
¥ Son zamanlarda Almanya'da yaşayan Müslümanlara karşı terör politikası estiren ve Vakit'in yayınını keyfi olarak durduran Alman Federal İçişleri Bakanı Otto Schily'ye, bu "keyfi" uygulamalarından dolayı büyük tepki var. Bakan Otto Schily, Almanya'da Müslümanlara ait dernek ve basın kuruluşlarına karşı hukuk kurallarını hiç sayarak yasaklar getirmiş, Müslümanlara ait ev, lokal ve ibadethanelerine baskınlar düzenlettirerek tepkileri üzerine çekmişti.

**

Chapter -II-

Siyon özentisi PUTIN örneklemesi...

**

Mashadov gizli mezara gömüldü... Rusya, Mashadov'un naaşının gerekli otopsiler ve DNA testlerinin tamamlanmasının ardından gizli bir yerde gömüldüğü açıkladı. Kafkas dernekleri ve insan hakları örgütleri, ortak açıklama yaparak, olayı bir barbarlık olarak niteledi.

Ruslar tarafından 8 Mart tarihinde öldürülen Çeçenistan Devlet Başkanı Aslan Mashadov'un naaşının Ruslar tarafından gizlice defnedildiği bildirildi. Avrupa Tv haber kanalı EuroNews'in Moskova kaynaklı haberine göre kısa bir zamana kadar morgda ceseti bekledilen Çeçenistan Devlet Başkanı Aslan Mashadov'un naaşı gizlice defnedildi. Rusya Başsavcı Yardımcısı Nikolay Şepel yaptığı açıklamada, Mashadov'un defnedildiği yerin terörle mücadele kanunu çerçevesinde gizli tutulduğunu belirtti.

'Terörist sayılanların' cesetlerinin, yetkililerce ailelerine teslim edilemeyeceği belirtilen açıklamada, Mashadov'un naaşının gerekli otopsiler ve DNA testlerinin tamamlanması ardından gömüldüğü bildirildi. Rusya, Aslan Mashadov'u silahlı isyanla suçlamıştı. Aslan Mashadov, uluslararası toplumca hür ve adil bulunan Çeçenistan'daki seçimlerde başkan seçilmişti. Mashadov Rusya'da Çeçenlerce düzenlenen ve suçlandığı saldırılarda kişisel sorumluluğu olduğunu reddetmişti. Bu saldırılar arasında Moskova'da bir tiyatroya düzenlenen baskın ve Beslan'da bir okul baskını ve katliam da vardı. Aslan Mashadov bu suçlamaların herhangi birinden yargılanmadı. 53 yaşındaki Mashadov, Mart ayında düzenlenen bir suikastla hayatını kaybetmişti. Bazı yabancı hükümetler ve uluslararası insan hakları kuruluşları, Moskova'nın, anlamlı barış görüşmeleri yürütebilecek tek Çeçen lideri ortadan kaldırdığını söylüyor. Çeçen yetkililer, Moskova'nın, Mashadov'un cesedini ailesine iade etmemesinin, gereksiz ve kinci bir yaklaşım olduğunu belirtiyor.

'Bu olay, bir barbarlık'

Mashadov'un ailesi naaşının kendilerine verilmesi konusunda girişimlerde bulunmuş ancak Rusya hükümeti bu talebi kabul etmemişti. Çeçen siyasiler olaya tepki gösterdi. Ülkesinde devam eden Rus işgalini anlatmak ve Avrupa parlamentosunda temaslar gerçekleştirmek üzere Strasbourg'da bulunan Çeçenistan Meclis Başkan Birinci yardımcısı Selim Beşayev, Çeçenistan'ın eski Ulaştırma Bakanı halen merkezi Strasburg'da bulunan İnter netional Assocıatıon For Peace And Human Rıghts adlı Uluslararası İnsan Hakları Derneği Başkanı Seyid Emin İBRAGİMOV ile Manheimm Kafkas Kültür ve Dayanışma Derneği Başkanı Zelimhan Aslangereyev yaptıkları ortak yazılı acıklamada Rusya'nın tavrını kınadılar. Ülkelerinde işgalin yanında Rus devlet terörünün sürdüğü belirtilen ortak değerlendirmede şu görüşlere yer verildi. "Devlet başkanımız Mashadov'un öldürülmesi ve naaşının ailesine teslim edilmemesi, hukukun üstünlüğünü esas alan demokrasiye inanan bir devlet anlayışının Rusya'da olmadığının en güzel örneğidir. Bu olay barbarlıktır. İnsanlık onurunu kırıcı bir davranıştır. "

**

Chapter -III-

"Turkish fanatical barbarity and Armenian Genocide" örneklemesi

**

Rejim Muhalifi Türk tarihçi Taner Akçam'la Ermeni Soykırımı hakkında bir mülakat


SORU- Ermeni Soykırımı sorunu, Osmanlı İmparatorluğu'nda uygulanan baskı ve şiddet üzerine hazırladığınız kitap için araştırma yaparken dikkatinizi çekmiş. Bu ilgi nasıl gelişti ve zamanınızın bu kadar önemli bir kısmını bu konuya ayırmanıza nasıl neden oldu?

T.A. O zamanlar “Ermeni Sorunu” olarak adlandırdığım sorunla daha yakından ilgilenmeme neden olan iki faktörden söz etmek doğru olur. Birincisi, Abdülhamit dönemi üzerine çalışırken, 1894-6 katliamları üzerine oldukça fazla okudum. Bu, konu hakkında daha ayrıntılı bir çalışmanın kaçınılmaz olduğu fikrini bende doğurdu. Zaten “Ermeni Sorunu” Türkiye’de oldukça gizemli bir özelliğe sahiptir. Konu hakkında okudukça merakım arttı. Bir de büyük bir tesadüfün yardımı oldu. Çalıştığım Enstitü, Nürnberg Mahkemeleri üzerine büyük bir proje başlattı. Uluslararasi Hukuk ve İnsanlık Suçu kavramları üzerine yoğunlaşan bu proje benim konu üzerine çalışma yapmamı kolaylaştırdı. Bilindiği gibi, İttihatçi önderlerin yargılanmasi meselesi çerçevesinde, Paris Barış Görüşmeleri sırasında yapılan tartışmaların Nürnberg Mahkemelerinin oluşumunda önemli bir etkisi olmuştur. Enstitü, benim bu bağ üzerinde durmayı amaçlayan çalışma önerimi kabul etti.



SORU- Ermeni Soykırımı hakkında ileri sürülen "geleneksel" inkârcı ve revizyonist teorilere meydan okumuş bir Türk akademisyeni olarak Ermeniler için tanıdık bir isim olup, aynı zamanda da aşırı eğilimli Türk gruplarının hedefi haline geldiniz ve Türk makamları tarafından eleştirildiniz. Bu durum soğukkanlılığınızı ve yaptığınız işe devam etme kararlılığınızı nasıl etkiliyor?

T.A. Özellikle Türkiye’de karşılaştığım yoğun saldırıların bende oldukça karmaşık duygulara yol açtığını itiraf etmeliyim. Saldırılar, bir tarafıyla insanda inanilmaz bir “inat” duygusu yaratıyor. Konuyla daha çok ilgilenmeniz için kamçılıyor sizi. Yani, itiraf edeyim ki, eğer bu kadar yoğun saldırıya maruz kalmasam, belki konu üzerine çalışmaya devam etmezdim. Sıradan bir akademik faaliyete karşı gösterilen bu büyük tahammülsüzlük bende büyük bir öfke yaratıyor. İnsanın en temel duygusu, adalet duygusunu kamçılıyor. Eger, çalışmalarım bu denli saldırıya uğramasaydı, herhalde ben de her akademisyen gibi, doktora sonrası, konu ve ilgi alanı değiştirebilirdim.

Bu durumun yarattığı ikinci duygu ise, tam tersi… Bazen, “nereden bulaştım bu konuya” gibi bir duyguya kapılabiliyorsunuz. Çünkü, karşılaştığınız “sessizlik duvarı,” saldırılar sizde büyük bir çaresizlik duygusu uyandırıyor. Kendinizi çok yalnız, zayıf ve çaresiz hissediyorsunuz.

Fakat, çok ağır da olsa, yavaş yavaş da olsa, birşeylerin değiştiğini de gözlüyorsunuz ve bu size büyük bir iç güvenliği sağlıyor. Yaptıklarınızın, emeklerinizin boşa gitmediğini görüyorsunuz.

Ermeni çevrelerde gördüğüm ilgi ise, benim konu üzerindeki çalışma arzumu kamçılıyor. Çünkü, tarihteki büyük bir adaletsizliğin ortadan kaldırılması gerektiğini size yeniden ve yeniden hatırlatıyor bu ilişkiler…



SORU- Ermeni Soykırımı'nın Türk ulusal kimliğinin ayrılmaz bir parçası olduğunu söylediniz. Bunun anlamı şudur: Soykırım gerçeğini kabul etmek modern Türkiye'nin üzerine inşa edildiği bütün yapıyı yıkabilir. Bununla birlikte siz Türkiye için Ermeni Soykırımı'nı tanımanın demokrasi yolunda bir zorunluluk olduğunu iddia ediyorsunuz.

Sizce, Türk toplumu için doğuracağı vahim sonuçlar göz önüne alındığında, bu tür bir adım Türk Hükümeti tarafından nasıl atılabilir?

T.A. Her şeyden evvel şunu belirtmeliyim ki, herhangi bir Türk hükümetinin yakın bir gelecekte Ermeni Soykırımını tanıyacağını sanmıyorum. Ayrıca bu konuda bir adımın Hükümet tarafından atılması gerektiğine de inanmıyorum. Bu öncelikle toplumun yapması gereken bir şey. Konuyu anlamanız için, Kürt meselesini gözünüzün önüne getirmenizde fayda vardır. Eğer bugün Kürt meselesi konusunda birşeyler değişiyorsa, bunun iki nedeni vardır; birincisi toplumdaki güçlü demokratikleşme arzusudur, ikincisi Avrupa Birliği’nin bu konudaki dış baskılarıdır. Türk Hükümetleri, bu iki taraf arasında sıkışmakta ve zorla, ayak sürüyerek bazı adımlar atmaktadır. Ermeni Soykırımı konusunda da benzeri bir sürecin geçerli olacağını göreceksiniz. Önce, sivil toplum bu konuyu konuşmak, tartışmak isteyecek, devleti zorlayacak ve bu zorlama dışardan desteklenecektir.

Ayrıca, sorun “Soykırım'ın tanınması” meselesi değildir, bundan çok daha önce, soykırım konusunun Türkiye toplumunda açık bir tartışma konusu haline getirilmesi gerekmektedir.

Soruda sözünü ettiğiniz çelişki gerçekten söz konusudur. Demokrasi istiyorsanız geçmişinizle yüzleşmelisiniz ama bu yüzleşme kimliğinize, kişiliğinize yönelik tahripkâr sonuçlar ortaya çıkarabilir. Ortada kısır bir döngü var gibi gözüküyor. Ama yok aslında. Çünkü demokratik bir kimlik, kendi geçmişindeki kötülüklerin açığa çıkartılmasından zarar görmez, aksine kuvvet kazanır. Ermeni Soykırımı üzerine konuşmak, demokratik bir ulusal kimlik için kaçınılmazdır. Dolayısıyla, ne kadar demokrat olabilirseniz, o kadar da rahat konuşabilirsiniz geçmişiniz üzerine. Geçmiş üzerine konuşmanın, tartışmanın ortaya çıkartacağı yıkıcı etkiler elbette vardır. Bu nedenle, bu yıkıcı etkileri ancak demokratik değerlerle doldurarak aşabilirsiniz. Yani sözünü ettiğiniz çelişkinin aşılması ancak demokratik değerlerin geliştirilmesi ile mümkündür. Bu nedenle sorun, Hükümetlerin Soykırımı kabul edip etmemeleri değildir. Türkiye toplumunun demokratik değerleri geliştirip geliştiremeyeceğidir. Türkiye şu anda bu süreci yaşıyor.



SORU- "Barışma" bugünlerde moda olan bir kelime. Bununla birlikte, birçok Ermeni TEBK (TARC) ve benzeri yapılar tarafından başlatılan barışma sürecinin Soykırım'ın tanınması sürecine darbe vuracağını düşünüyor. Barışma konusunda düşünceleriniz nelerdir? Soykırım tanınmadan barışma olabilir mi?

T.A. TARC ile barışma konusunu yan yana getirmek büyük hata. Soykırım konusunu gündemine almayan hiçbir girişim barışma yapamaz. TARC tuhaf bir biçimde soykırım ile ilgilenmeyeceğini söyleyerek, taraflar arasındaki sorunları çözeceğini iddia etti. Ortadaki en önemli sorununun yok sayılmasının herhangi bir şeyi çözmeyeceğini görmek gerekiyor. Elbette Soykırım tanınmadan barışma mümkün olamaz. Bu nedenle TARC’ı ciddiye almadan konuşmak gerekiyor çünkü TARC galiba tarihin çöp sepetinde layık olduğu yerini almış vaziyette.

Önemli olan husus soykırımın tanınması noktasına nasıl varacağımızdır. “Önce Soykırım'ı tanıma sonra barışma” biçiminde bir formülasyonun sorunlu olduğunu düşünüyorum. 85 yıllık inkârın çok önemli izler bıraktığını görmeniz gerekiyor. Bu nedenle, “önce soykırımı kabul et” biçiminde bir tavrın Türkiye’de pek karşılık bulmayacağını görmeniz gerekiyor. İnsanlardan bilmedikleri bir şeyi kabul etmelerini istemek biraz tuhaf olur. Burada da dikkat ederseniz, Türk hükümetlerini muhatap olarak almıyorum. Türk Hükümetleri, ne yaptığını son derece iyi biliyor ve esasları çok sıkı belirlenmiş bir politikaya göre hareket ediyor. Bu politika ancak ve ancak Türkiye toplumunun muhalefetinin artırılması ile değiştirilebilir. Dolayısıyla barışma süreci benim için Türk ve Ermeni toplulukları arasında, tabandan geliştirilecek bir süreçtir. Bu da diyalog ile taraflar arasındaki ilişkilerin artırılması ile olur. Önce tarafların birbirleri hakkındaki önyargıların, yanlış bilgilerin yıkılması ile olur. Bu nedenle, barışma sürecinin ilk koşulu, ilk şartı, soykırımın tanınması değil, tarafların birbirleri ile konuşmaya hazır olmalarıdır. Tarihte yapılmış büyük haksızlıklar üzerine konuşmaya hazır olmak ve bu haksızlıkları lanetleyecek moral değerlere sahip olmak barışma sürecinin başlangıcıdır. Soykırım'ın tanınması böylesi bir sürecin ürünü olabilir.

Barışma bir eylem değil bir süreçtir. Barışma gerçek, merhamet, adalet ve barış gibi dört kavramı temsil eder; bunlar barışmaya yol açar. Gerçeği kabul etmeden, yani geçmişte cereyan etmiş olaylar hakkında açıkça konuşmadan, anlaşmazlıklara hiçbir zaman çözüm bulunamaz. Bunu, bilinmeyen olayları ortaya çıkarmak için geçmişe yapılan bir yolculuk şeklinde tanımlayabiliriz. Ancak gerçek, barışmak için tek başına yetersizdir. Gerçeğe merhamet ve bağışlama duygularının da eklenmesi gerekir; bunlar geçmişte yapılan haksızlıkların kabul edilmesine ve yeni ilişkilerin başlamasına yol açar. Merhamet ve bağışlama olmadan yaraların kapanması imkânsızdır. Eğer adaletle birleşmez ise, merhamet de tek başına yetersiz kalır. Burada yeni bir toplumsal yapılanma ve tazminat anlamına gelen adalet, yaraların kapanmasını ve eşitliğin tesis edilmesini sağlar ve geçmişin hatalarını düzeltir. Barış son aşamadır ve karşılıklı saygı, anlayış ve güvenlik getirir. Barışma süreci bu dört faktörün biraraya getirildiği bir forumdur.

Söyleyeceğim, bu sürecin iki toplum tarafından, iki toplumun insanları tarafından başlatılması ve geliştirilmesi gerektiğidir. Yani ben hükümetlerden değil, toplumdan başlayan bir süreçten söz ediyorum.



SORU- Türk hükümeti Soykırım uygulandığını kesin bir dille reddederken, birçok Türkün o kitlesel kıyımdan haberdar olduğunu söylediniz; bununla beraber, Türkiye'de hüküm süren, Soykırım gerçeğini tanıtmaya elverişsiz genel havayı dikkate alırsak (medya, eğitim sistemi), "beyin yıkama" olgusunun birçok insanın düşünme tarzı üzerinde etkili olduğu görülür. Türk toplumunun bunca yıllık inkâr politikasından sonra Soykırım gerçeğini nasıl kabul edeceğini, Türkiye'de benzer konulara ilişkin bir hoşgörü ortamının nasıl yaratılacağını düşünüyorsunuz?

T.A. Yurt dışında yasayan Ermeni topluluklarının göremedikleri bir boyut var. Onlar, meselenin 85 yıl önce yapılmış bir haksızlığın kabul edilmesi ile sınırlı olduğuna inaniyorlar. “Böyle bir olay oldu, Türk milleti ve hükümeti bize yapılan bu haksızlığı kabul etsin”, söylenen bu. Bu son derece anlaşılır bir tutum olmakla birlikte, Türkiye’deki meseleye biraz eksik yaklaşmak anlamına geliyor. Eklenmesi gereken şudur: Ermeni soykırımı meselesi, sadece tarihteki bir konu üzerine konuşma meselesi veya tarihteki bir haksızlığı kabul etme meselesi değildir. Bu mesele Türkiye’nin bugünkü demokrasi sorununun bir parçasıdır. Size bir örnek vereyim. Hükümet geçen yıl, Ermeni meselesine okul kitaplarında yer vermeye basladı. Hazırlanan yeni kitaplarda, son derece ırkçı, söven bir dil egemen. Ermeni, Yunan ve diğer gayrimüslim topluluklara karşı inanılmaz bir nefret duygusu işleniyor bu kitaplarda. Şimdi Türkiye’de, öğretmen sendikaları, insan hakları dernekleri bu eğitim politikasına karşı yoğun bir kampanya başlattılar. Yani sorun, şu andaki, günümüzdeki bir sorun. Yani sorun, günümüzde demokratik eğitim nasıl olmalıdır ile ilgili bir sorun.

Dolayısıyla bizim için mesele bir tek tarihte yapılmış bir haksızlığın kabul edilip edilmemesi ile sınırlı değil, doğrudan bugünkü demokratik toplum yaratma arzumuzun bir parçası. Eğer demokratik bir eğitim istiyorsanız, eğer demokrat bir kuşak yaratmak istiyorsanız, tarihi öğretirken, ırkçı ve söven tutum takınmaktan kaçınmanız gerekiyor.

Bence, günümüzdeki ihtiyaçlarımız ile tarih arasındaki bu bağlantı çok önemlidir. Ve Türkiye’de de insanlar bunu yavaş yavaş kavramaya başlıyorlar. Artık görülüyor ki, mesele, 85 yıl önce olmuş bir olayın kabul edilip edilmemesi değıl, bugün nasıl bir gençlik yetiştirmek istediğimiz meselesidir.

Türk toplumunda Ermeni Soykırımından açıkça bahsetmek ve Ermeni Soykırımı'nı Türk tarihine dahil etmek Türkiye'yi gerçek anlamda demokratik bir ülke olmaya teşvik edecektir. Türkiye halkı yalnız Ermenilerin değil, diğer etnik-dini grupların tarihlerinin de Türk tarihine dahil edilmesinin demokratikleşme süreci üzerindeki pozitif ve teşvik edici etkisinin farkına giderek daha çok varıyor.



SORU- Dünya genelinde yürütülen Ermeni Soykırımı'nı tanıma kampanyalarının Türkiye'nin soykırım konusundaki duruşuna olan etkisi sizce nedir?

T.A. İkili bir etkisi oluyor. Bir taraftan büyük tepki topluyor ve Ermenilere yönelik düşmanlık ve nefret duygularını artırıyor. Bunu, dışardan birisi size birşeyi zorla kabul ettirmek istediği zaman duyacağınız doğal bir tepki ile kıyaslayabilirsiniz. Nasıl ki, size bir şeyi zorla kabul ettirmek isterlerse, istenen şey doğru olsa bile, zorlama nedeniyle tepki duyarsınız, soykırım karar tasarıları da böyle bir tepki yaratıyor. Bu kampanyaların amacı, “barışma” değil, deniyor. Ve geleneksel “Türk düşmanlığının” bir parçası olarak algılanıyor.

Diğer taraftan ama tersi bir duygu da yaratıyor. Eğer birileri bu kadar ısrarlı ise, demek ki ortada konuşulması gereken bir şey var duygusu gelişiyor. Özellikle de Türk Hükümetlerinin bu karar tasarılarına tepki tarzı giderek daha fazla eleştiri konusu oluyor. Örneğin, Eğitim programlarına Ermenilere yönelik düşmanlığı açıktan körükleyen pasajların konulması, doğrudan yurtdışındaki kampanyaların ürünüdür. Milli Güvenlik Konseyi, yurt dışındaki saldırılardan bunaldığı için, kendince atağa kalktı. Ve eğitim programları yeniden düzenlendi. Sivil toplum örgütlerinin eleştirmeye başladığı da, Hükümetlerin bu tepki tarzıdır.

Eklenmesi gereken bir gerçek daha var, yurt dışındaki bu kampanyalar kısa vadede olumsuz sonuçlar yaratsa da, Türkiye’de konuyu gündemde tutuyor. Konuşulmasına neden oluyor. Bu nedenle, dolaylı bir olumlu etkisinden de söz etmek mümkün.

Benim şahsi düşüncem, Türkiye’deki demokratik muhalefet ile yurt dışındaki bu faaliyetlerin sıhhatli bir buluşmasının yaratılması gerektiğidir.



SORU- Ermenilere karşı işlenen suçlar nedeniyle tazminat verme konusunda duruşunuz nedir? Toprak ve mülkiyet konularında ne düşünüyorsunuz?

T.A. Birincisi, tazminat ahlaki bir kategoridir. Tarihte yapılmış bir haksızlığın yarattığı zararları tümüyle gideremezsiniz. Tazminat ancak sembolik olarak bu acıyı giderebilir. Dolayısıyla zararların, kayıpların birebir karşılanması diye bir şey söz konusu olamaz (eğer olsaydı, en az bir milyon Müslümanın öldürülmesi gerektiğini savunmak gerekirdi.) Bu konuda en önemli boyut, Ermeni topluluklarının vicdanlarında, yüreklerinde, bu acıların kısmen de olsa giderildiğine ilişkin bir duygu yaratmaktır. Bu da elbette uğranılan zararların sembolik de olsa, giderilmesi ile mümkündür.

Ben, eğer toprak meselesinden kastedilen, bugünkü Türkiye’nin sınırları içindeki belli bölgelerin Ermenistan devletine verilmesi ise, bunun tazminat konusu olduğuna inanmıyorum. İki nedenden dolayı; Birincisi, bilmek gerekiyor ki, insanlık tarihinde, toprak ve sınır meseleleri “hak ve adalet” kavramları ile değil, savaş meydanlarında halledilmiştir. Bugün hangi devletin sınırları içindeki toprağın esas olarak o devlete ait olduğunu iddia edebilirsiniz? Bu konuda bir ölçü bulmanız mümkün değil. Bence, bugün, “ortada toprak sorunu vardır”, diyen bir kişi aynı zamanda “ben Türkiye ile savaş istiyorum” da dediğini veya “savaşa hazır” olduğunu da bilmek zorundadır.

İkincisi, daha hukuki bir sorun. Bugün, Türkiye, uluslararası hukuka göre, Ermenistan’a ait veya Ermeniler tarafından kurulmuş herhangi bir devlete ait bir toprağı işgal etmekte değildir. Ortada uluslararası hukuka göre de toprak sorunu yoktur.

Bana, toprak sorunu, sorunun çözümünden yana olmayanlarca propaganda amacıyla gündeme getirilen bir konudur gibi geliyor. Türk hükümetleri de en çok bu argümanı kullanarak, Ermenilere yönelik düşmanlığı körüklüyorlar.

Oysa sorunu, sınırları anlamsız hale getirerek de çözmek mümkün ve üstelik bu çok daha kolay. Avrupa birliği bu konuda çok önemli bir örnek. Fransa ve Almanya yüzyıllarca, sınır oradan mı buradan mı geçsin diye kan döktüler. Bugün ise, anlamı yok o sınırların. Eğer Türkler ile Ermeniler arasındaki sorunu da çözmek istiyorsanız, Türkiye ile Ermenistan arasındaki sınırları anlamsız hale getirmelisiniz. İnsanların günlük yaşamlarında sınırları anlamsız kılarsanız, bazı milliyetçilerin “ordan geçsin, burdan geçsin” kavgasına da güler geçersiniz.

Mülkiyet konusunun önemli olduğunu düşünüyorum. Ermeni Soykırımı sırasında sadece büyük insan kayıpları söz konusu olmadı. Birçok Ermeni evini, toprağını, işini de kaybetti. Söylediğim gibi, bu zararların aynen karşılanması elbette mümkün değil. Ama mutlaka çözülmesi gerekiyor. Ermenilerin uğradıkları adaletsizliğin ve haksızlığın kısmen de olsa giderildiği duygusuna kavuşmaları kesin olarak gereklidir.

Beni burada ilgilendiren tazminat sorununun teknik boyutları değil, (Ermeni tarafı adına muhatap kim olacaktır? Bireysel talep ile kollektif talepler arasındaki ilişki nasıl kurulacak? Miktar ne olacak vb. vb.) Konunun belli bir seviyesinde, tarafların bu konuda bir çözüm bulacağına inanıyorum. Ama bundan daha önce de yapılması gerekenler olduğunu düşünüyorum. Sembolik olarak, Ermenilere vatandaşlık haklarının yeniden tanınması, isterlerse yerleşme izninin verilmesi, Ermenilerce yapılmış mimari eserlere ve sanat eserlerine kendi adlarını vermek vb. gibi bir çok anlamlı adımın atılabileceğine inanıyorum.

Tazminat maddi bir sorundan çok daha öncelikle moral bir kategoridir.



SORU- Ermeni Soykırımı'nın tanınması ve barışma konularında Türk ve Ermeni tarihçilerinin rolü nedir? Sizin deyişinizle "ortak bir tarihi perspektif" yaratılabilir mi?

T.A. Sadece tarihçilerin değil, entellektüellerin yapması gereken şeyler olduğuna inanıyorum. Öncelikle ve öncelikle, görmek gerekiyor ki, Türk devletinin soykırımı inkâr etmeye yönelik politikası Türklerin ve Ermenilerin Soykırım konusundaki görüşleri ve aralarındaki ilişkiler üzerinde belirleyici rol oynuyor. Bu politikanın Soykırım meselesi hakkındaki bütün düşüncelerin ve duruşların merkezi olduğunu söylersek abartmış olmayız. Her iki grup da Türk devletinin politikasına çakılıp kalmış durumda. Söylev, kullanılan dil büyük ölçüde inkâr politikasının ortaya attığı paradigma tarafından belirlenmektedir. Bence entellektüellerin bu tabloyu değiştirmede üzerlerine çok önemli görevler düşüyor. Çünkü, bu politikanın önemini ve can alıcı özelliğini küçümsemeden, iddia ediyorum ki bu hareketsizlikte bir tür ikiyüzlülük vardır. Bana öyle geliyor ki, hem Türkler hem de Ermeniler, en azından etkin çevrelerdeki insanlar, bu politikanın arkasına saklanıyorlar. Soykırım konusundaki tartışma sürecinin aktif katılımcıları olmamak için kendi kendilerini tecrit ediyorlar. Her iki toplum da birbirini bu inkâr politikasının prizmasından görme eğiliminde. İki toplum arasındaki ilişkiler Türk devletinin bu politikasına sıkı sıkıya bağlıdır. Her iki grup da aslında bu paradigmanın esiridir. Burada temel soru şudur: her iki grup da bu konumdan nasıl kurtarılabilir; zira bu durum barışmanın önündeki en temel engeldir. Soykırımı inkâr politikasının öngörülebilir bir gelecekte değiştirilemeyeceğinin bilincinde olarak, şu soruyu yöneltiyorum: bu inkâr politikasına rağmen karşılıklı etkileşim mümkün mü?

Aydınlar yeni bir paradigma, toplumlararası yeni bir iletişim kanalı yaratmak için her iki toplumu da mercek altına almalıdır. Birbirimizi bu paradigmanın içinden görme alışkanlığını bir kenara atıp, bunun yerine birbirimizle açıkça iletişim kurabileceğimiz yeni bir alan nasıl yaratabiliriz? Anlaşmazlıkların, iki toplumun birbiriyle doğrudan etkileşimi sayesinde çözümlenebildiği genel bir kuraldır. Bu etkileşimi gerçekleştirmek amacıyla her iki grubun da enerjilerini kendi siyasal, kültürel, toplumsal ve dini kaynaklarını harekete geçirmek için kulanmaları gerekir.

Anlaşmazlığın, daha önce hiç dikkate alınmayan yeni boyutlarını içeren bir paradigma değişimi gerekiyor. Sorunu yeniden kavramlaştırmamız ve her iki toplumu da yaptığımız analizin merkezine yerleştirmemiz gerekiyor. Bu paradigma değişimi her iki toplumu da içine alan kültürel yeni bir alanın oluşturulmasına odaklanmalı; bu, her iki taraftan da insanların birbirleri hakkında bir şeyler öğrenme fırsatını elde edebileceği bir alan olmalı; bu yeni iletişim alanında, Türklerin soykırımı inkâr politikasını göz önünde bulundurmadan kendi kurallarımızı koyabiliriz. Tüm bunlar, yeni bir dilin, yeni bir diskurun gerekli olduğunu gösteriyor ve bence bu öncelikle aydınların görevi.

Gelelim sorunun ikinci kısmına; Tarihe ortak bir perspektiften bakmanın önemli olduğuna inanıyorum. Bu anlamda tarihçilere çok önemli görevler düşüyor. “Ortak tarihi perspektif”ten neyi anladığımı biraz açmak istiyorum: Sorun sadece Türk-Ermeni ilişkilerinin tarihiyle sınırlı değil. Bütün Ortadoğu'da ulusal tarihlerin birbirinden tamamen ayrı yazımlarıyla karşı karşıyayız. Bu eğilimin Balkanlar'ın ve Ortadoğu'nun 19. yüzyılın sonuyla 20. yüzyılın başını kapsayan bütün tarihçiliği için yaygın bir özellik olduğu söylenebilir. İmparatorluktan ulus-devletlere geçiş olarak tanımlanan bu dönem,bu bölgede yaşayan halkların bölünmesiyle büyük bir dönüşüm oluşturdu. Burada sadece halkların birbirlerinden uzaklaşmasından bahsetmiyorum; burada kendi öz tarihinden de uzaklaşma söz konusudur. Bu geniş topraklarda yaşayan farklı din ve kültürlerin tarihi, az çok aynı milliyetçi perspektifle oluşturulmuştur. Ulus-devletler ortak bir geçmiş yaratabilmek için farklı ve birbirinden ayrı tarihler geliştirdiler; zira bir toprak parçasına sahip olmak homojen bir nüfusa sahip olmak için yeterli değildir. Etnik, kültürel ve dini, yani objektif kıstasların yanı sıra, ulus olabilmek için ortak toplumsal bir hafıza da gereklidir. Toplumsal hafıza ve tarih, "hayal edilen" ulusun ve daha sonra meydana çıkan ulus-devletin yapı taşlarıdır. Tarih, bu milletler topluluğuna uyacak şekilde tek bir biçimde yazılmalıdır; öyle ki bu milletler, hem iyi hem de kötü günde kendilerini tek bir ulus gibi hissedebilsinler. Ernest Renan'ın da küstahça ifade ettiği gibi: "Bir ulus ancak kendi geçmişinin çarpıtılmasıyla oluşturulabilir. Geçmişini çarpıtmadan bir ulus oluşturmak imkânsızdır." "En yaygın çarpıtma şekli ise 'unutmak'tır."

Ne zaman birisi toplumsal hafızaya dayalı bu tarihi yeniden yazmaya kalksa, onun diğer ulusları yok sayması veyahutta onları yeniden tanımlaması hemen hemen bir zorunluluk olur. Bu demektir ki bir ulusun kendi tarihi, diğer ulusların yabancı ya da "diğer"i olarak ortaya çıktığı bir bağlamda düşünülmelidir. Dolayısıyla, yüzyıllar boyu birlikte yaşamış milletlerin ortak tarihleri parçalanıp bu milletler birbirlerinden ayrılmışlardır. Bu yeni tarih diğerlerininkine zıt hatıraları temsil eder. Diyebiliriz ki, günümüzdeki birçok sorunun çözümüne ciddi bir engel teşkil eden, bu anlayışın ta kendisidir.

Aşağıdaki soru acilen bir cevap bekliyor. Bu dönemi, bir imparatorluğun çöküşü ve ayrı ayrı ulus-devletlerin ortaya çıkışı şeklinde hatırlamak, ve bu ulus-devletlerin tarihlerini birbirlerine rakip ulus-devletlerin tarihleri olarak yazmak yerine, ortak bir tarihi perspektiften okuyabilir miyiz? Tarihi, Osmanlı Devleti ve vatandaşları arasında gelişen bir tarih olarak tekrar okuyabilir miyiz? Osmanlı Devleti'nin Ermeni kökenli vatandaşlarının, bu tarihi, Müslüman vatandaşlardan çok farklı bir biçimde yaşadıkları aşikârdır; ama bu, yeni bir tarihi perspektif için engel oluşturmamalıdır. Tarihçilerin böyle bir anlayışı geliştirme görevi bulunmaktadır; imparatorluktan ulus-devlete geçiş dönemini farklı milletlerin ayrı ayrı tarihleri olarak değil, ortak tarihi olarak sunmak gerekmektedir.
18 Aralık 2003, mülakatı gerçekleştiren: Khatchig Mouradian

Mülakatın Türkçe metni Lübnan'da Ermenice olarak yayımlanan "Aztag daily" gazetesinden alınmıştır. (Sorular ve bazı yanıtlar İngilizceden Türkçeye çevrillmiştir)

Sen de katıl bu duyarlılık zincirine; ikibuçuk milyona varan Ermeni sivil masumu soykırııma uğratan Türk Faşist Barbarlığını bugün bile utanmadan savunanların yüzüne tükür; tavrını siteler yansıt; örneğin:

http://home.arcor.de/osoysal/tar.htm

http://f1.parsimony.net/forum789/index.htm

http://www.alevi.ch/alevibektasi/index.php3?action=Zeigen&number=80

http://home.arcor.de/osoysal/soykirim.htm

http://www.comlink.de/demir/konular/ermeni/ermenisor.htm

http://www.gelawej.org/modules.php?name=News&file=article&sid=606

http://www.genocide1915.info/forum.asp

**

Soykırım Mağdurlarıyla Diyalog ve Dayanışma Girişimi

Irtibat:

Recep MARAŞLI 10787 Berlin rmarasli@yahoo.com

Özcan SOYSAL Gutenbergstr.46 47803 Krefeld OSoysal@arcor.de Tel:0049-2151-363939 Handy: 01625283119 Lehrer

Şükrü GÜLMÜŞ Wildpferdehut 2 45326 Essen nasname@hotmail.com

Imzalar :



1 Recep MARAŞLI 0787 Berlin/Germany rmarasli@jahoo.com
2 Özcan SOYSAL
Gutenbergstr.46 47803 Krefeld/Germany Tel:0049-2151-363939 Handy: 01625283119 Ögretmen osoysal@arcor.de
3 Şükrü GÜLMÜŞ Wildpferdehut 2 45326 Essen/Germany nasname@hotmail.com
4 Yelda ÖZCAN Berlin/Germany yelda_ozcan@web.de
5 Yılmaz DEMIR Bad Kreuznach/Germany yilmaz.demir@t-online.de
6 Necati GÜL Köln/Germany
7 Mahmut KILINC Düsseldorf /Germany kilinc@aol.com
8 Nuran ÇAMLI (MARASLI) Berlin/Germany nuranmarasli@t-online.de
9 Ciwan TENGEZAR Berlin/Germany zervan21@hotmail.com
10 Ali BURAN Mersin/ Türkei eliberan@superonline.com
11 Ali USTA Germany Ali.Usta@t-online.de
12 Ceyhun SUNSAY Indiana/USA csunsay@yahoo.com
13 Metin ESEN Paris/Frankreich
14 Ali ÜLGER Duisburg/Germany
15 Antires MANSUR Österreich aon.912499897@aon.at
16 Av.Gıyasettin TASER Denizli/Türkei giyasettin_taser@hotmail.com
17 Cesim ELDEN Holland johny_790@hotmail.com
18 Murat ÖZTÜRK Norwegen murato@nt.ntnu.no
19 Necmettin ALP Dänemark Serhatkutbi@hotmail.com
20 Av. Mustafa ALADAĞ İzmir /Türkei aladag_m@hotmail.com
21 Fatma KAYHAN 66 The Grates Oxford OX4 3YJ England/UK Tel.: 0044 1865 775 185 serbe1fate@yahoo.com
22 Amed DEMIRHAN Florida/USA ameddemirhan@hotmail.com
23 Ferhat SAGNIÇ Ankara, Türkiye commagene17@hotmail.com
24
Munzur ÇEM Berlin/Germany munzurcem@aol.com
25
Ibrahim DEMIR Basel/Schweiz demirlili@hotmail.com
26 Cemal Aga Yýlmaz Ankara, Türkiye
27 Elif Orhan Bochum / Germany eliforhan_62@hotmail.com
28 Zeynep Baran Berlin / Germany baran88@hotmail.com
29 Nedim Baran Berlin / Germany baran88@hotmail.com
30 Sebahattin Meşe Frankfurt / Germany artinmese@yahoo.com
31 Kazim Koca Enschede/ Hollanda kazimkoca@zonnet.nl
32 Hülya Gürler Berlin, Germany huelosch@gmx.net
33
Gülali Doxan Hamburg, Germany
g-dogan@t-online.de
34 Dr.Erhan Özel
AMED-TURKIYE
35
Süleyman Tekin Germany tekingimgim@aol.com
36 Hüseyin Gülen Germany/ Bad Salzsuflen
37 Ali Rojperwer Germany Münster Politolog rojperwerali@hotmail.com


**




    24th April 2005 - 10:45:07 AM    
13242 : Michael Jackson
Hi kids

Macaulay Culkin was such a sweet little fuckhole!

Love you!

MJ.


    24th April 2005 - 05:19:06 PM    
13243 : Macaulay Culkin
Hi Kids

Michael Jackson has got a 10" jet black niggers cock! The King Of Pop is hung like a motherfucking negro!

CHAMONE!

Culk.


    24th April 2005 - 05:57:27 PM    
13244 :
FUKKEN CUM IN MY EARS, BITCH-TEETH


    24th April 2005 - 09:20:57 PM    
13245 : UNKLE RUNKLE
And this is what you call a sqeeeze play? I dont understand. All of you dumb fags should come over here and rim my big fat white and pink asshole. And as for that Teacher in Berlin, he is quite a guy. IN fact i heard his penis sings opera, and he is able to sing the queen ofthe night aria from his asshole. I guess that eduction my doug yeo at the conservatory in boston really did some good for Him. ANYWAY...pray in the name of JESUS so all of your dont go directly to hell..where they have no trees, and the pope is a nazi.


    24th April 2005 - 09:27:49 PM    
13246 : REVOFTHEUNIVERSE
UNKLE RUNKLE,
You are such a moron. How can anyones asshole sing mozart? I knew a guy whos ass could sing some u2 songs, bue he could neer squeeze tight enough to get out those real high notes...anytim he would try, he would try...he would just take a giant shit and princess peussie and her authority figures would simply come by and have to insert on of those soft pretzels from wawa into his ass to stop the bleeding. Maybe this the Guy from Berlin should try a more reasonable hobby...maybe something along the lines of fishing, or fucking his trombone teacher. EITHER WAY, we all know

JESUS RULES FOR FUCKING SURE!!!!!!!!!!! and dont forget it pal, or you will go to hell and have to deal with that mother theresa character, and posinly even see that awful indian guy with the bad breath and poorly developed penis.

WELL BOYS...FUCK YOU and SUCK MY DICK LIKE THE LITTLE SLUTS THAT YOUR MOMMY MADE YOU INTO


ARENT YOU PROUD OF ME MOMMMY.....IM SUCH A WHORE....SPIT IN MY FACE YOU ANIMAL
I SMELL LIKE A FUCKING BEAR


    24th April 2005 - 09:32:55 PM    
13247 : JASON ORLOVE
ANYONE KNOW WHEN THE BOYS WILL BE MEETING AT THE STRAWBRIDGES DOWN HERE IN PHILLY....I NEED A NEW PAIR OF PANTS AND COULD ALSO USE A VERY NICE BLOW JOB???
LET ME KNOW
IF YOU ARE INTERESTED MEET ME IN THE 3RD DRESSING ROOM STALL AND SAY THE WORDS: DUSTIN DIAMONDS SWEET HOLE TASTES LIKE GEFILTA FISH AND HORSE RADDISH,AND ALSO PLEASE SAY....WOULD YOU LIKE A BLOW JOB MR. FISTER



    24th April 2005 - 09:38:56 PM    
13248 : jesus in i need you in the tiolets at strawbirdge
PRAYERS CAN BE ANSWERED IF YOU JUST PRAY MAN, JUST BOW DOWN AND SAY
LORD JESUS PLEASE PROVIDE ME WITH A 9 INCH PENIS AND ALSO 74839742 MONEY SO THAT I CAN PURCHASE A SLAVE.
AND IF YOU ARE HEARING ME, AND HAVE COME FREE TIME PLEASE COME DOWN TO THE STRAWBRIDGES HERE IN CENTER CITY PHILLY. WE HAVE SOME WILD BLOW JOB PARTYS HERE, AND I AM SURE A BLOW JOB FROM YOU OH LORD WILL AT LEAST BE TOLERABLE, AND HOPEFULLY NOT TOO DRY. JUST STAY AWAY FROM THOSE WAFERS BEFORE I TAKE THE BODY OF CHRIST IN MY MOUTH OR ASSHOLE. THANKS JESUS
YOURS TRULY,
MARVIN SEDIBERG

[
<< | < | 650 | 651 | 652 | 653 | 654 | 655 | 656 | 657 | 658 | 659 | 660 | 661 | 662 | 663 | 664 | 665 | 666 | 667 | 668 | 669 | 670 | > | >> ]


[ page load ] Completed in 0.013171 seconds.